Sosyal Fobi

Sosyal kaygı/Sosyal anksiyete (sosyal fobi), kaygı bozukluğu sınıflandırmasında yer alan, sosyal ortamlarda gözlenen yoğun korku ve endişedir. İnsanların gündelik hayatında istendik yönde performans göstermelerini engelleyen önemli bir duygusal güçlük olarak adlandırılmaktadır.

İnsanların bir miktar çekingen olması, bazı durumlarda utanç duyup yüzlerinin kızarması, ellerinin terlemesi, kalabalık karşısında konuşurken veya sunum yaparken heyecanlanması olağandır. O sırada vücutta salgılanan hormonal aktivite, dikkati yapılan iş üzerinde tutmaya ve odaklanmaya yardımcı olur. Belirli düzeyde kaygı, bireyi harekete geçiren itici güç olduğu için başarıyı arttırmaktadır, ancak kaygı çok fazla olduğunda kontrol edilmesi güç bir hal almakta ve kişiyi zor durumda bırakmaktadır.

Çocuklarda Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi)

Sosyal etkileşimi içeren durumlarda (topluluk önünde konuşma, sunum yapma, yeni kişilerle tanışma) başkaları tarafından incelenme düşüncesi (insanların yanında yemek yeme gibi) oldukça baskındır. Sosyal fobi yaşayan kişiler çoğunlukla, diğerlerinin kendileriyle ilgili fikirlerini fazlaca önemserler. Başkaları tarafından yargılanma ve küçük duruma düşme endişesi eşlik eder. “Rezil olacağım, herkes bana gülecek, dilim sürçerse herkes benle alay eder, benden hoşlanmayacaklar, aptal gibiyim, saçma bir şey söyleyeceğim” gibi.  Topluluk içinde gerçekleştirilen herhangi bir eylem sırasında kızarma, terleme, titreme, yanlış bir şey yapma korkusu sıkça gözlenir. Bu korku nedeniyle kişi topluluk içinde gerçekleştirmesi gereken eylemlerden (bir topluluk önünde sunum yapmak gibi) ya da sosyal etkileşim gerektiren durumlardan (toplu taşımada ineceği yeri söylemek ya da birine yol sormak gibi) kaçınabilir. Zorunda kaldığı durumlarda ise, bedeninde anksiyete belirtileri ortaya çıkabilir (terleme, titreme, çarpıntı, sıcak soğuk basması, nefes kontrolünde zorluk gibi). Görülme sıklığı kadınlarda daha fazla olmak üzere, %2 civarındadır ve daha çok ergenlik döneminde ortaya çıkmaktadır. Altı aydan uzun süren durumlarda psikolojik destek alınması gerekir.

Kronik depresyon ya da genellenmiş kaygı bozukluğu, sosyal anksiyeteye eşlik eden en önemli sorun alanları arasında yer almaktadır. Bazı durumlarda baş etme becerilerini desteklemek amacıyla madde kötüye kullanımı da görülmektedir.

Çocuklarda Gözlenen Sosyal Fobinin Nedenleri

Hassas ve duyarlı bir mizaca sahip olmak, aile içinde kaygı bozukluğuna sahip bir ebeveynin olması çocuğu genetik açıdan yatkın hale getirmektedir. Yalnızca genetik yatkınlık değil, aile içinde öğrenilen davranış kalıpları da çocuğun dışarıdaki ipuçlarını “tehlike sinyali” olarak algılamasına ve kaygılanmasına neden olmaktadır. Korku/kaygıyı kontrol eden beyin bölgesi olan amigdaladaki aşırı hareketliliğin sosyal ortamlarda kaygıyı arttırdığına dair araştırmalar da mevcuttur. Psikolojik ve çevresel faktörler; daha önceki yaşantılarda öğrenilen deneyimlerin çocuğu daha kaygılı hale getirdiğini öne sürmektedir. Aşırı kontrolcü ebeveynlerle büyümüş ya da aile öyküsünde kaygılı bir ebeveyne sahip olan çocuğa “kaygılı olma” özelliği kuşaklar boyunca aktarılmakta; çocuk sosyal ortamlarda rahatsızlık duyabilmekte ve ileride sosyal fobik bir tablo gelişebilmektedir.

Sosyal Fobide Tedavi Yaklaşımları

Sosyal fobi, pek çok çocukta akademik becerileri olumsuz yönde etkileyen, sosyal etkileşimi azaltan, performans kaygısı nedeniyle çeşitli duygusal zorlukları beraberinde getiren önemli bir çocukluk/ergenlik dönemi sorunudur. Çocukların özgüvenini ve benlik saygısını olumsuz yönde etkileyen bu durum, olumsuz bir tepki alma ve utandırılma korkusu nedeniyle pek çok çocuk/gencin içe kapanmasına yol açmakta, kendileriyle ilgili olumsuz atıflarda bulunmalarına sebep olmakta ve depresif belirtilere yol açabilmektedir.

Medikal tedavide, ilgili belirtilerin hafifletilmesi ve çocuğun kaygısının azalmasını sağlamak amacıyla kaygı giderici ilaçlar kullanılmaktadır. İlaç tedavisinde çocuğun uzman hekim (psikiyatrist) tarafından muayene edilmesi ve ilacın mutlaka ruh sağlığı uzmanı hekim (psikiyatrist) tarafından reçete edilmesi gerekmektedir. Çocuk/ergenin yakınması ve gelişim öyküsü göz önünde bulundurularak uygun tedavi süreci başlatılır.

İlaç desteğinin yanı sıra psikoterapi, sosyal fobilerde etkili sonuçların alındığı önemli bir tedavi protokolüdür. Başta Bilişsel Davranışçı Terapi olmak üzere Sosyal Beceri Eğitimi en sık uygulanan müdahale yöntemleri arasında yer almaktadır. Çocuğa kaygı hakkında bilgi vermek, aileyi ve okulu bilgilendirmek (psikoeğitim), gevşeme ve nefes alma egzersizleri, olumlu ve cesaretlendirici tarzda konuşmalar, problem çözme becerileri (sosyalleşme ve arkadaş edinme ile ilgili) ve temel sosyal beceriler (selamlaşma, el sıkışma, arkadaş olmak üzere ilk adımı atma vb.)  çalışılır. Bu konuda aile ve okul desteği oldukça önemlidir.